10 Ocak 2015 Cumartesi


SYDNEY!! :) Üstelik 2 kere :) Gideceğimi hiç hayal etmezdim ama 2 kere gittim bol bol dolaştım Opera binasıyla bol bol vakit geçirdim :)  Ve gelelim neler yaptığıma.. 

  İlk gidişimde 3 günüm vardı ve açıkçası çok fazla vakit geçiremediğim için çok üzülmüştüm fakat yine de güzel vakit geçirmiştim. Ama ben bir kere gittiğim yerlere ikinci kez gitmeyi daha çok seviyorum çünkü ilk gidişimde turist gibi olduğum için çevremdeki olaylara çok fazla odaklanamıyorum sadece önceden yaptığım plan dahilinde nereleri görmem gerekiyorsa oraları görüyorum. Misal ilk gidiğimde tek odaklandığım Opera House ve Harbour Bridge'di ve aslında çevrede o kadar güzel yerler varmış ki ben bunları anca ikinci gidişimde fark ettim :) Tabi ki her gittiğiniz yere ikinci kez gidebilme şansınız olamayabiliyor maalesef ama bu sefer baya şanslıydım :)
  
  İlk gidişimde 1. gün Sydney Opera House ve çevresinde vakit geçirdik. Şanslıydım çünkü Melbourne'de yanlarında kaldığım aileyle beraberdim ve onların Sydney'de oturan tanıdıkları bizi gezdirdi böylelikle transport'ta para vermedim :) Sydney Melbourne'e oranla transport konusunda cidden pahalı bir şehir. İkinci gidişimizde günlük bilet aldığımda 23 dolar vermiştim ki bu oran Melbourne'de 10 dolar. Aradaki karşılaştırmayı size bırakıyorum :) Konumuza dönecek olursak malum bizi Sydney'de oturanlar gezdirdiği için bazı meşhur şeyleri deneme fırsatımız da oldu mesela Opera House yakınlarında bir cafe'de haarika Pancake'leri deneme fırsatımız oldu o kadar çok beğendik ki ikinci gidişimizde oraya yeniden uğradık :) İsmi ''Pancakes On The Rocks''. Yolunuz düşerse kesinlikle uğrayın derim ve benim favorim olan ''Devil's Delight''ı kesinlikle öneriyorum eğer çikolatayı seviyorsanız buna kesinlikle bayılırsınız :) http://www.pancakesontherocks.com.au/ Bu linki de buraya bırakıyorum merak ederseniz girip inceleyebilirsiniz :) Dizayn olarak Amerika'da ki cafeleri anımsatıyor. Hayır henüz Amerika'da bulunmadım ama filmlerden dizilerden az çok aşina olduğumuz karşılıklı kırmızı deri koltuklar, ortada ahşap masa ve karanlık ortam ve tabi ki klasik Juke box'ıyla tam filmlerdeki gibi bir cafeydi :) Ve kapıdaki uzuun sırayı gördüğümde Pamcakelerin tadını tek beğenenin biz olmadığımızı da anladım :) 
  
  Gelelim asıl konunun yıldızı Syney Opera House'a :) Bir önceki yazımda da demiştim ya Opera House'ı ilk gördüğümde kahkaha atmaya başladım :D Nedenini bilmiyorum ama hayalimi gerçekleştirmenin verdiği bir mutluluktu galiba :) Bu arada Sydney Opera House'dan bu kadar bahsediyorum ama Harbour Bridge'e de haksızlık etmemek gerek :) Kocaman ve harika.. Yani aslında aynı Eifel kulesi gibi demir yığını ama nedense çok güzel gözüküyor. Aslında köprüden yürüyerek geçmek istiyordum böyle bir imkan var ama grupla dolaştığımız için bunu yapamadım çünkü tek isteyen bendim.. Opera House'da aynı Harbour Bridge gibi devasaydı. Ben o kadar büyük beklemiyordum ama gerçekten kocamandı. Yanına gittiğim zaman minicik kalıyordum :) Ve size bir spoiler veriyim rengi beyaz değil :D Yani ben bembeyaz zannediyordum ama sarı desem yalan söylemiş sayılmam :) Tabi ki civciv sarısı değil ama beyaz da değil :) 





  Opera House maceramda böyleydi bir sonraki yazımda Auburn Botanic Gardens'dan bahsedeceğim. Sydney'e giden herkesin kesinlikle görmesi gereken yerlerden birisi olduğunu düşünüyorum. So.. See you later inşallah :)